"Sadaka/zekât vermek, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder…"”
(T614 Tirmizî, Cum"a, 79; İM4210 İbn Mâce, Zühd, 22)
Sadaka vermek, hataların tashihi için değerlendirilmesi gereken iyi bir fırsattır. Hata ve günahları ile ilahi sınırları ihlal eden kul, vermiş olduğu sadakalarla Cenab-ı Mevla’nın sevgi ve merhametini tekrar kazanmaya çalışmaktadır.
“Sahip olduğumuz bütün nimetler, Allah’ın bizlere ikramı ve emanetidir. Rabbimizin bizler için var ettiği nimeti O’nun rızası doğrultusunda kullanmak mümin olmanın bir gereğidir.” (Bakara, 2/3)
Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de infak ruhuna ve paylaşım ahlakına sahip müminlerden övgüyle bahsedilir. Bu müminler fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin, malları üzerinde hakları olduğunu bilir.
Hayır amacıyla yapılan harcamalar, Allah katında karşılıksız kalmadığı gibi gönülden veren kişi bundan ötürü bir kayba da uğramış olmaz; verdiklerinin yeri Cenab-ı Allah tarafından bir şekilde doldurulur.
Sadaka-i câriye; ardından nesiller boyunca istifade edilecek bir hayır bırakmaktır. Rabbimizin lütfu olan mal ve serveti ibadete dönüştürmektir. Bencilliği ve dünya hırsını bir kenara bırakarak cömertliği ve ihsanı tercih etmektir. Sahip olduklarımızı sadece kendimiz için harcayıp tüketmek yerine toplumun faydası için de kullanma erdemini göstermektir.
İslam medeniyeti asırlardır hayır ve hasenatın, iyilik ve karşılıksız bağışta bulunmanın öncülüğünü yapmıştır.
Ecdadımızın izinden giden aziz milletimiz sadaka-i câriye niyetiyle başta cami, çeşme, hastane ve okul gibi inşa edilmesine vesile olduğu nice hayratla dün olduğu gibi bugün de iyiliği yaşatmaya çalışmaktadır.
İyiliğin her daim egemen olması için çalışan Türkiye Diyanet Vakfı, yarınlara kalıcı eserler bırakmanın idraki içindedir.
İslam coğrafyasının hayrına dağıtabilmek/kullanabilmek, ihtiyaç sahiplerinin üzerimizdeki hakkını teslim edebilmek adına, Türkiye Diyanet Vakfı olarak, emanet ettiğiniz sadakalarınızı ihtiyaç doğrultusunda dağıtıyoruz.